Dünyadaki bitkisel besinlerin dörtte üçü, polen taşıyan canlılar sayesinde elde ediliyor

Meyve, sebze ve kahvenin yanı sıra dünyadaki besinlerin dörtte üçü, arı, kelebek, böcek gibi polen taşıyan canlılar sayesinde elde ediliyor.

Dünyada arı popülasyonunun azalması konusunda farkındalık yaratmak için 2017 yılından bu yana 20 Mayıs “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Modern arıcılığın öncüsü ve alanında büyük bir uzman olarak bilinen Slovenyalı Anton Jansa’nın doğum günü olması nedeniyle bu tarih, Dünya Arı Günü olarak ilan edildi.

Bal arısının tozlaşmadaki önemli payı

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) internet sitesinde yer alan açıklamada, yüzyıllar boyunca, gezegendeki en çalışkan canlılar arasında yer alan arıların, insanlara, bitkilere ve çevreye büyük katkılarından bahsediliyor.

Arılar besinlerini elde etmek amacıyla çiçekten çiçeğe gezerken aynı zamanda bitkilerdeki tozlaşmaya da aracılık ediyor. Hatta yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayan arılar, ekosistemin devamlılığında en kritik rollerden birini oynuyor.

Çiçekli bitkilerin yüzde 90’ı böcekler, kuşlar ve memeli hayvanlar aracılığıyla tozlaşıyor. Polinatör olarak isimlendirilen tozlaşma sağlayan canlılar içinde böcekler, böcekler içinde de arılar önemli paya sahip.

Meyve, sebze ve kahvenin yanı sıra dünyadaki bitkisel besinlerin dörtte üçü, arı, kelebek, böcek gibi polen taşıyan canlılar sayesinde elde ediliyor.

Polenleri bir çiçekten diğerine taşıyan arılar ve diğer tozlayıcılar, sadece bol miktarda meyve, fındık ve tohum üretimini değil, aynı zamanda gıda güvenliği ve beslenmeye katkıda bulunan daha çeşitli ve daha iyi kalitede üretim yapılmasını sağlıyor.

Örnek olarak, kayısıdaki tozlaşmanın yüzde 56’sını bal arıları yapıyor. 50 kilogram meyve veren bir kayısı ağacının, 28 kilogram meyvesi bal arılarının polinasyonuyla sağlanıyor. Başka bir ifadeyle doğada bulunan bal arıları olmasaydı bir kayısı ağacından alınabilecek meyve miktarı 22 kilogram olacaktı. Polinasyon sürecinde bitkinin sağladığı nektar ve polen, bal arılarınca toplanarak koloni gelişimi ve besin kaynağı olarak kullanılırken bal arısının yaptığı polinasyon sayesinde de bitkilerin tohum ve meyve verimi gerçekleşiyor.

Tozlaşmanın küresel yıllık değeri yüz milyarca avro

Avrupa Gıda Güvenliği Kurumundan (EFSA) yapılan açıklamada, Avrupa Birliği’nde yetişen mahsullerin çoğunluğunun böcek tozlaşmasına bağlı olduğuna işaret ediliyor. Tozlaşmanın biyolojik çeşitliliği korumak için temel değerinin ötesinde, tozlaşmanın küresel yıllık değerinin yüz milyarlarca avro olduğu tahmin ediliyor.

Arıların ekolojik ve ekonomik değeri göz önüne alındığında, sadece yerel veya ulusal olarak değil, küresel olarak da sağlıklı arı stoklarının izlenmesine ve sürdürülmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayan EFSA, son 10 ila 15 yılda, özellikle Fransa, Belçika, İsviçre, Almanya, İngiltere, Hollanda, İtalya ve İspanya gibi Batı Avrupa ülkelerinde arı sayılarının olağandışı şekilde azaldığını vurguluyor.

Arıların korunması

Arı sayısındaki azalmanın tek bir nedene bağlı olmadığı birkaç faktörün etkili olduğu ifade ediliyor. Arı popülasyonun azalmasında yoğun tarım ve pestisit kullanımı, virüsler, patojenler ve istilacı türlerin saldırıları ayrıca habitat kaybı gibi çevresel değişikliklerin etkili olduğu belirtiliyor.

Arıların korunması için yapılacaklar arasında, ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin engellenmesi, doğal alanların korunması, tarımda zirai ilaçlamanın azaltılması ve organik tarımın daha fazla yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülkeler bazında stratejik önlemlerin alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacıyla programlar düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması gibi unsurlara dikkat çekiliyor.

Bilinen ilk arı fosili 100 milyon yaşında

Uçuşları sırasında yüz binlerce polen taşıyarak bitkilerin üremesini sağlayan arılar, milyonlarca yıldır kutuplar dışında dünyanın her yerinde varlıklarını sürdürüyor.

Myanmar’da 2020’de yürütülen bir araştırmaya göre, 100 milyon yıllık kehribar kalıntısı içinde arı ve polen fosili bulundu. Myanmar’ın Hukawng Vadisi’ndeki bir madende yapılan keşifle, 100 milyon yıl önce bir ağaç reçinesine yapışıp fosilleşerek ölümsüzleşen bal arısının, ilk örnek olduğu ifade ediliyor.

Kehribarda polen kalıntılarının da tespit edilmesi, arının ölmeden hemen önce çiçeklerden polen aldığını gösteriyor.

Gıda güvenliğinin bekçileri: Arılar

Prof. Dr. Fulya Özdil, arıları korumamızın geleceğimizi korumak olduğunu ve arıcılık faaliyetlerine desteğin artması gerektiğini belirtti.

Arıların ekosistem çeşitliliğine katkıları ve arı popülasyonlarının azalması konusunda farkındalık yaratmak için 2017 yılından bu yana 20 Mayıs “Dünya Arı Günü’’ olarak kutlanıyor.

Arılar, insanların dengeli ve sağlıklı beslenmeleri açısından önemli gıda maddeleri üretmenin yanı sıra bitkilerde sağladığı tozlaşma ile de ekolojik dengenin korunması ve tarımsal üretim açısından büyük bir öneme sahip.

Anadolu Ajansı muhabirinin Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerinden derlediği bilgilere göre, dünya gıda üretiminin yüzde 90’ı, 100 bitki türünden elde ediliyor. Bu bitki türlerinin 70’i de arılar tarafından tozlaşmaya ihtiyaç duyuyor.

Yani bal arıları, insanoğluna bal, polen, propolis ve arı sütü gibi ürünleri vermenin yanı sıra yaptıkları polinasyon ile bitkisel üretimde miktar ve kaliteyi de yükseltiyor.

“Arılarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor”

AA muhabirine 20 Mayıs Dünya Arı Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fulya Özdil, arıların korunması ve arıcılık faaliyetlerine desteğin artması gerektiğini söyledi.

Özdil, şöyle devam etti:

“Arılardan korkmamalıyız, arılar iğnesi olup tehlike anında soktuğu için biz korkuyoruz aslında ama hakikaten arılar bizim hayatımızda olmak zorunda. Onları sevip korumalıyız ve gerçekten arıcılık faaliyetlerine destekler artmalı. Hem kar getiren bir iş kolu, hem de bizim arılara çok ihtiyacımız var. Ekosistemi, çevreyi, doğayı korumak adına arılarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.”

“Arılar döllenmezse tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz”

Özdil, arıların ekosisteme en büyük katkılarından biri olan tozlaşmanın gerçekleşme süreciyle ilgili şu bilgileri verdi:

“Bitkisel üretimde meyve oluşumu için öncelikle çiçeğin ya kendi polenleriyle ya da başka bitkilerin polenleriyle döllenmesi gerekir. Bundan sonra meyve oluşumu gerçekleşir. Bu, arıların yaptığı bir işlemdir. Normal şartlarda rüzgarla da olabilir ama gezdikleri her çiçekten polen, nektar topladıkları için aynı zamanda polenleri getirip diğer çiçeklere de aktarabildikleri için arıların polinasyonda çok önemli bir etkisi var. Arılar, bu noktada diğer bütün böceklerden daha ön planda.”

“Arılar yok olursa insanoğlu çok büyük sıkıntı yaşayacak”

Ünlü bilim insanı Einstein’ın “Arılar olmazsa insanlık ancak 4 yıl yaşayabilir” dediğini aktaran Özdil, “Arılar tozlaşma yapmazsa bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Tabii bu 4 yıl biraz iddialı… Bugünkü teknolojilerle belki bu 4 yıl değildir. Şu an itibariyle çok daha uzun süre belki hayatta kalabiliriz ama gerçekten arılar olmazsa öncelikle ekosistemde döllenme, yabancı tozlaşma dediğimiz süreç olmayacak. O zaman da bitkisel üretimde verimimiz azalacaktır. Yani arıların dünya üzerinden yok olması durumunda insanoğlu ham madde temini ve besin maddesi bulma noktasında çok büyük sıkıntı yaşayacak.” dedi.

Harvard Üniversitesi’nden Samuel Myers’ın 2015 yılında yaptığı bir çalışmaya atıfta bulunan Özdil, “Onun yorumuna göre arıların tamamının yok olması, aşağı yukarı yılda 1 milyon 420 bin gibi insanın ölümüne sebep olacak çünkü dünyada meyve üretiminin yüzde 22 oranında azalacağını iddia ediyor araştırıcı. Bu da sebze üretiminde düşüşlere, tahıl üretiminde yüzde 22’lik bir düşüşe neden olacak. Bu ne anlama geliyor? Bitkisel üretimde gıda ham maddesini kaybediyoruz demek. Gıda ham maddesini kaybetmemiz demek besin kaybetmemiz demek. Şu anda kaynaklarımız yetmiyor, daha da azalacak demek.” ifadelerini kullandı.

Kimyasal kullanımının arılara zararları

Arıların yaşamını tehdit eden faktörlerden birinin kullanılan tarım ilaçları olduğunu dile getiren Özdil, kimyasal kullanımının minimumda tutulması gerektiğinin altını çizerek şu değerlendirmede bulundu:

“Arılar en çok kimyasal maddelerden olumsuz etkileniyor. Arıların ham madde topladığı yani nektar ve polen topladığı yer bitkiler olduğu için eğer ki o aldığı bitkide kimyasal bir mücadele yapılmışsa yani insektisitler, böcek öldürücü ya da pestisit yabancı ot mücadelesi yapıldıysa ve orada kimyasal kalıntısı varsa bitki üzerinde arıları etkiliyor çünkü arılar bu kimyasallara karşı çok dayanıklı değil. Kimyasalları aldıkları takdirde koloniye götürüyorlar ve koloni kaybı yaşanabiliyor. Bundan 2-3 yıl önce çok ciddi anlamda koloni ölümleri söz konusu oldu, bir anda bir bal arısı kolonisinin yok olduğunu, tamamen söndüğünü gördük. Kaynağı hep araştırıldı ve arıların toplu ölümlerinin kimyasal kalıntılardan olduğu görüldü.”

Türkiye’de arıcılık

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2015-2021 yılları arasında işletme sayısı, toplam kovan sayısı, bal üretimi, balmumu üretimi ve bal verimine ilişkin rakamlar şu şekilde:

YIL İŞLETME SAYISI (ADET) KOLONİ SAYISI (ADET) BAL ÜRETİMİ (TON) BALMUMU ÜRETİMİ (TON) BAL VERİMİ (KG/KOLONİ)
2015 83.475 7.748.287 108.128 4.756 13,96
2016 84.047 7.900.364 105.727 4.440 13,38
2017 83.210 7.991.072 114.471 4.488 14,32
2018 81.830 8.108.424 107.920 3.987 13,31
2019 80.675 8.128.360 109.330 3.971 13,45
2020 82.845 8.179.418 104.077 3.765 12,72
2021 89.361 8.733.394 96.344 3.766 11,03

Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Müdürlüğünün 2020 verilerine göre, dünyada toplam kovan miktarında ilk sırada yer alan Hindistan, 12,2 milyon kovan ile %13’lük paya sahip. 9,2 milyon kovan ile %9,8 paya sahip Çin ikinci sırada ve 8,2 milyon kovan ile %8,7 paya sahip Türkiye ise üçüncü sırada yer alıyor. Toplam kovan sayılarında 2020 yılında bir önceki yıla göre Hindistan’da %0,3, Çin’de %0,4 ve Türkiye’de ise %0,6 oranında artış gerçekleşti.

2020 yılı dünya bal üretiminde %25,9’luk paya sahip olan Çin, 458 bin ton üretimle ilk sırada yer alırken, %5,9‘luk paya sahip Türkiye 104 bin ton ile ikinci, %4,5’lik pay ile İran ise 80 bin ton ile üçüncü sırada yer alıyor.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir